İnglilizce Phrasal Verbs

Phrasal Verbs’ler ingilizcede bazı fiillerin edat veya zarflar ile birleşerek yeni anlamlar kazanan kelime kalıplarıdır. Birleşmekten kastım iki kelimenin yan yana gelmesi veya belirli bir kalıp içerisinde cümlede kullanılmasıdır. Phrasal verbler cümlede değişik anlamlar kazanabilir, aslında bir phrasal verb’ün anlamı cümledeki diğer ögelerin durumuna da bağlıdır.

Bir tane örnek verelim:

I will pick my sister up at airport. [pick up] (Kız kardeşimi havaalanından alacağım)

I ran into with my friends at front of mall. [run into] (Arkadaşlarımla alışveriş merkezinin önünde karşılaştık)

Yukarıdaki ilk örnekte de görüldüğü gibi phrasal verblerde fiil ile edat arasına kişi veya nesne girebiliyor. İkinci örnekte ise run into’nun arasına herhangi bir kişi veya nesne girmemiş. İşte bu iki Phrasal verb Separable ve Inseparable olarak ikiye ayrılmaktadır. Adlarından da anlaşılabileceği gibi separable phrasal verblerde fiil ile edat arasına nesne, obje, kişi girebiliyor. inseparable phrasal verblerde ise fiil ve edatın birbirinden ayrılmaması gerekiyor. Araştırdığım kadarıyla bunun ayrımı ile ilgili bir kural yok. Sanıyorum geçmişten beri bu şekilde alışılmış ve bu şekilde kullanılıyor.

Yukarıdaki ikinci örneği inceleyelim:

run = ayaklar ile hızlıca hareket etmek, bir yerden bir yere gitmek (She can run fast)

into = bir şeyin direkt yapılması, dolaysız olarak (He looked into my eyes)

run ve into birleşerek ikisinden de çok farklı bir anlam ortaya çıkmış. Run into; hiç beklemediğin bir anda, kazara veya şans eseri birşey veya birisi-birileri ile karşılaşmak.

Bu arada pick up elinle birşeyi yerden alarak kaldırmak anlamında da kullanılıyor ancak amerikan filmlerinde ben genelde pick up’ı birini araba ile almak, birisini gidip evinden almak anlamında kullandıklarını gördüm. (Umudunu Kaybetme – The Pursuit of Happyness Will Smith ve Sil Baştan filmlerini izleyebilirsiniz)

Look after

Look after phrasal verb’ün anlamı birisi ya da bişey ile ilgilenmek. İlgilenmekten kastım; bakmak, bakıcılık yapmak. Look after bebekler ve hayvanlar için kullanılan bir phrasal verb’tür. Örnekler ile daha iyi anlayacağını düşünüyorum:

I have been looking after her dogs. (Onun köpeklerine bakıyorum)

Dipnot: “How to look after dogs” diye arattığınızda google’da yüzbinlerce sonuç görebilirsiniz.

Run out of

Bu phrasal verb ise birşeyimiz vardı ve tükenmiş veya o şeye ait hiçbir şey kalmamış anlamını taşımaktadır. Örnekler ile daha iyi anlayacaksındır;

We are running out of time. (Zamanımız tükeniyor)

Its look like we had already ran out of milk. (Görünüşe bakılırsa sütümüz çoktan  bitmiş)

run out of stock (Stok bitti) (Genelde online alışveriş sitelerinde yazar)

Write down

Birşeyler not almak, kağıt üzerine unutmamamız gereken birşeyleri yazmak anlamında kullanılmaktadır. Bu phrasal verb ile bir kitap yazdığımızı anlatamayız. Sadece kısa notlar aldığımızı belirtmek amacıyla kullanırız. Örnekler;

She was writing things where in her mind down while before left the seat. (Koltuktan ayrılmadan önce aklındakileri not alıyordu)

Get on / off

Get on veya get off kalıbını da bir araca binerken veya bir araçtan inerken kullanabiliriz. Ancak bu araçlar bizi bir yerden bir yere transfer etmek için kullanılan araçlardır. Gemi, uçak, tren, motorsiklet ve bisiklete yaptığımız herhangi bir eylemi get on/off ile anlatırız. Örnekler sanıyorum daha açıklayıcı olacak:

It was hard for him to get off the boat, because he was feeling a little sick. (Gemiden inmesi çok zordu çünkü biraz hastalandığını hissediyordu)

My suitcase has been stolen by a man while I got off the train. (Trenden inerken bavulum bir adam tarafından çalındı)

Arabaya (otomobil) binmek veya inmek için get in/out kullanılmaktadır.

Turn down

Bu kalıbın birden çok anlamı var. Birbirine çok karıştırılabilen zıt anlamlar içermektedir. Öncelikle turn down’a bakalım. Turn down size sunulan bir teklifi reddetmeniz anlamına gelmektedir. Ayrıca bir tv, radyo, ısıtıcı gibi cihazın seviyesini düşürmeniz istendiğinde bu kalıp kullanılır. Örnekler sanıyorum daha açıklayıcı olacaktır:

I’m going to turn the new job down. (Yeni işi reddedeceğim)

Could you turn down the radio? (Radyonun sesini kısabilir misin?)

Turn up

Çok uzun zamandır beklediğin birşeyin veya birisinin ortaya çıkması veya çıkmaması durumunda kullanılan kalıptır. İkinci bir anlamı ise (ikinci derken kulanılan ikinci değil, duruma göre en sık anlamı bu da olabilir) radyo, tv veya ısıtıcı gibi cihazların seviyesini arttırmak istenildiğinde kullanılır. Örnekler ile sanıyorum daha iyi anlaşılacaktır.

Investigations have never turned up any evidence. (Araştırmalar herhangi bir delil ortaya çıkarmadı)

Richard had turned up on Christmas Eve with Tony (Richard noel arifesi Tony ile ortaya çıktı)

I believe, the book will be turned up at his home. (İnanıyorum ki kitap onun evinden çıkacak)

Drop off

Drop off kalıbı, yine cümlenin durumuna göre birden çok anlam içerebilmektedir. Filmlerde gördüğüm kadarıyla, drop off; bir şeyi veya birini bir yere bırakmak anlamında kullanılmaktadır (pick up’ın tersi yani). Diğer bir anlamı da istemsiz uykuya dalmak (uyuklamak), başka bir anlamı da birşeyin fiyatının veya değerinin düşmesi anlamını vermek için kullanılmaktadır. Örnekler ile sanıyorum daha iyi anlaşılacaktır.

Could you drop the kids off to school this morning? (Bu sabah çocukları okula bırakabilir misin?)

I gotta drop her off to (her) home. (Onu evine bırakmalıyım veya bırakmam gerekiyor)

As he was dropping off (to sleep), the cigarette in his hand that dropped on the carpet. (Uyuklarken, elindeki sigara halıya düştü) -ikinci drop’u bu kalıp ile karıştırmayın-

To increase the sales, drop off price of product need wait. (Satışların artması için, ürünlerin fiyatlarının düşmesi beklenmelidir.)

Cool off

Aslında bu kalıp da tahmin edilebilir bir anlam içermektedir. Cool off, serinlemek, ferahlamak anlamında kullanılmaktadır. Sıcak bir havada soğuk bir limonata içmek, dondurma yemek, havuza girmek, denize girmek gibi eylemlerden sonra serinlemeyi ifade etmek için kullanılmaktadır. Örneklere bakalım isterseniz;

You can eat an ice cube to cool off. (Bir top dondurma yemek seni serinletebilir)

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Sorusu *